27 Mayıs 2008 Salı

İSTİKLÂL MARŞI'NDAKİ "KORKMA" SÖZCÜĞÜ


Tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu , Mehmet Akif Ersoy `un İstiklal Marşı `nı yazarken başlangıç kelimesi olan "Korkma !" ifadesini Hz . Muhammed`in (sas ) hicret esnasında Sevr mağarasında Hz . Ebu Bekir `e söylediği "Korkma ey Ebu Bekir , Allah bizimledir !" sözünden ilham alarak yazdığını söyledi.

Tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu , aylık olarak yayınlanan genel kültür dergisi Moral Dünyası `nda yayınlanan yazısında İstiklal Marşı `nın yazılış sürecini kaleme aldı. Bahadıroğlu , İstiklal Marşı `nın yazılış sürecini ise şöyle anlattı:

"Mehmet Akif , Taceddin Dergâhı `na (Ankara `da) kapanıp İstiklal Marşı `mızın ilk mısrasının ilk kelimesini "besmele " eşliğinde döşedi: "Korkma !" Bu kelime, Peygamber-i Âlişan Efendimiz `in (sas ) Mekke `den Medine `ye hicreti sırasında sığındığı Sevr Mağarası `nda, muhteşem yol arkadaşı Hz . Ebubekir`in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı: "Korkma ey Ebu Bekir , Allah bizimledir !" Yüreğini ilhamının kaynağına kilitledikten sonra, Akif , marşın gerisini hızla getirdi:

"Korkma , sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak ; O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak, O benimdir, o benim milletimindir ancak.

HABER7

İstiklal Marşı

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl

Mehmet Akif ERSOY

HAKKINDA YAZILANLAR


HAKKINDA YAZILANLAR

Bahadıroğlu'na 35'inci yıl şükrânı Berkay Çiftçi
Zaman 22.11.2004

Çemberlitaş'taki Fırat Kültür Merkezi (FKM) önceki akşam pek alışık olmadığımız bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Siyasi parti temsilcileri, eski ve yeni belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler, kültür adamları ve halktan 7'den 77'ye kadın erkek davetliler, Niyazi Birinci'nin, herkesin bildiği adıyla Yavuz Bahadıroğlu'nun yazarlıktaki 35. yılını kutlamak için toplanmıştı. FKM'nin o büyük salonunun duvarları, Bahadıroğlu'nun her biri onlarca kez basılmış ve hafızalarda derin izler bırakmış romanlarının afişleriyle süslenmişti. Sahnenin iki yanına ise altında ‘Tarihi Sevdiren Adam' yazılı büyükçe birer Yavuz Bahadıroğlu posteri yerleştirilmişti. Birlik Vakfı'nın düzenlediği 'Yazarlıkta 35. Yıl, Yavuz Bahadıroğlu' gecesi, yazarın dostlarını, çocukluk arkadaşlarını, okurlarını ve radyo sohbetlerinin tiryakisi olan dinleyenlerini bir araya getiren coşkulu bir atmosfere dönüştü. Kürsüde, Bahadıroğlu ile ilgili düşünce ve hatıralarını anlatan ‘hocaların hocası' Sabahattin Zaim'den AK Parti İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu'na, Abdurrahman Dilipak'tan Kültür eski Bakanı İsmail Kahraman'a hemen herkes, kültür hayatımıza katkıda bulunan yazar ve düşünce adamlarının değerinin, kendileri hayattayken bilinmesi gerektiğine işaret ederek, Birlik Vakfı'nın yazara sunduğu 35. Yıl Şükran Plaketi'nin bu bakımdan değerli olduğunu ifade ettiler. Bütün konuşmacıların ortak dileği, Bahadıroğlu'nun daha nice yıllar kalemi elinden bırakmaması ve toplumda tarih şuuru oluşturan romanlarını, yazılarını yazmaya devam etmesiydi. Bahadıroğlu ise teşekkür konuşmasında, 35 yıl önce yazdığı ilk yazıdan bugüne hep ‘doğruları' yazdığını, bundan sonra da kendisi hakkında yapılan övücü konuşmalara layık olmaya çalışacağını ifade etti. İslam coğrafyasında yaşanan zulümlerin bir gün son bulacağını söyleyen Bahadıroğlu, Osmanlı adalet anlayışının yeniden hayata geçmesiyle dünyanın huzura kavuşacağını söyledi. Yazarın torunu Nilüfer Taktak'ın, bir ‘dede' olarak Bahadıroğlu'nu anlattığı duygusal konuşma ise salondakilerin gözlerini yaşarttı. Gecede Birlik Vakfı dışında, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Kubbealtı Vakfı, İstanbul İl Kültür Müdürü Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna da Yavuz Bahadıroğlu'na plaket ve hediyeler sundu. Program, Moral FM radyosundan da canlı olarak yayınlandı.

Konferans Görüntüleri